Yaaaa nedir bu her şeyi kıyaslama sevdası? Yerine göre tabii ki değişir. Model olacaksan içinin güzelliğine niye baksınlar mesela? Tabii dış güzelliğin standartlaşması, farklılık göstermesi konusu var ki o bambaşka şu an. Neyse Siz bunu ne amaçla soruyorsunuz ki?

Tamam bi dolandırıcılık havası seziyoruz ve vaatlerini karşılamadığının farkındayız. Bir dili öğrenmiş olmak derdini anlatmanın ötesinde bir şey ki bu yüzden a1’den c2’ye kadar sınıflandırılıyor. Neyse uzatmıyorum o dile dair hiçbir şey bilmiyorsanız işinize yarayabilir. Almanca videoları bu bakımdan işime yarayacak gibi ancak tez yazarken önerilen kitapların bir sayfasını dahi bu tip videolardan, kitaplardan ve kişilerden öğrenebilineceğini sanmıyorum. iki sene almanyada yaşayan arkadaşım üniversitede ders dinlerken anlayamadığı yerler olduğundan bahsetti, diyor susuyorum.

Birilerinin yanında konuşmakla ilgili problemim olmasa da yeni tanıştığım fakat benden önce tanışan insanların bulunduğu ortama girince ve benden tamamen alakasız konuları konuştuklarında diyecek bir şeyim olmuyor. Şöyle örneklendiriyorum hemen; “ya sabaha kadar nasıl bağırıyorlar ama kafayı yedim. Elif de geldi bana ‘sakin olsana biraz’ diyor.” Kim sabaha kadar bağırıyor ve elif kim bilmiyorum. Kim onlar, nerede yaşandı bu olay diye soru sormayacak bir insanım çünkü bir kişiye (hele de yeni tanıştıysam) kişisel hemen hemen hiçbir şey sormam. Söylenmesi gereken şeyleri söyleyecektir zaten.

Koltukaltı kılları 5 cm uzamaz heralde ya. O yüzden oturup da bunu düşünneyin. Ama hadi diyelim ki oldu. Önce kes makasla sonra al jiletle bu kadar zor mu? Oturup burada bunu tartışmamız mantıklı mı? Bi de kıllar uzayınca hayvana dönüşülmüyor. insanın vikipediye göre tanımı: insan, taksonomik adıyla Homo sapiens, primatlar takımının büyük insansı maymunlar familyasının Homo cinsinde bulunan tek canlı türü. Anatomik olarak 200.000 yıl önce Afrika'da ortaya çıkmış ve modern davranışlarına 50.000 yıl önce kavuşmuştur.

Çe kil mi yör! Herkesin bir alıcısı var. Utangaçlığımdan kurtulcam diye tuhaf hal ve hareketlere girmezse iyi olur o yüzden. Bir de yakışıklılığını fark etmesin lütfen öyleleri hele bi de erken yaşta farkına varmışsın sonnn derece itici oluyor. Ama benim tavsiyelerimi boşverin işte bunların hepsini ayrı ayrı uygulayıp yine de itici olmayabilirsiniz ve hiçbirini uygulamayıp yine de iticilikten ölebilirsiniz. Daha da basiti herkesin zevki başka. Tesadüf bunlar hep.

Ürününü ve ürünü satacağın kitleyi iyi tanımak gerek. “En çok hangi tür varsa ben ona hitap ediyim.” kafasındaysan trendleri uygulaman gerekecek. Google’a bak en çok ne aranıyor ya da bir şey arayınca karşına ilk ne tür şeyler çıkıyorsa onları çek. Böylece insanların karşısına ilk çıkacak şey olursun. Youtube’un trend videoları için de aynı şey geçerli. Banu berberoğlu gibi bir anda seni yükseltecek fikrin yoksa -ki o daha kısa ömürlü- bu aşamalardan geçmen gerekiyor galiba.

Hayalindeki şey youtube fenomenleri gibi o davetten ötekine gitmek, marka iş birlikleriyle ülkeleri bedavadan gezmekse reklam şirketlerinin neden sana reklam verebileceklerini sor kendine. “Çünkü ben onların ürününü satmak istediği kitleye şu yönümle hitap ediyorum.” Diyebilmelisiniz. Mesela siz makyaj ve moda videoları çekiyorsunuz ve bir marka bir mascara çıkarırsa onun tanıtımını iyi yapın diye size ürünlerini yollayıp (bedava ürün ve tanıtımdan kazanılan para) tanıtım partilerine (bedavadan ülke gezmek) çağırırlar.

Tabii bu tavsiyeler kalitesiz üründen kar sağlamak için taktikler.

Ayrıca her youtube fenomeni düşük iq belirtisi olabilecek davranışlar sergilemiyor. Tabii yine en çok abonesi olan onlar. Boşverin yahu siz de onları gelip geçici zaten bunlar. Kişilere dair eleştiri yapmak da saçma bu işte madem ki ekmek var birisi illa çıkıp kar sağlamaya çalışacak. O yapmasa öteki yapacak. reklam şirketlerinin de biri reklam vermese öteki verecek. Öteki reklam verince de haliyle öteki de verecek. Bunlar geçecek başka şeyler çıkacak.

Oha ya bu adam acaba öteki insanlar kendini akıllı mantıklı hissetsin diye mi var? Hayır tam olarak bu başlıkta denen şey için konuşmuyorum. Bu adam başlı başına neyse.

bazen tüm iyi niyetini suistimal etmekten bıkmayan insanlara oturtup yapılması gereken diye düşünüyorum. iki kişiden çok feci hesap sorma niyetindeyim artık tecrübelerimi, gerekip gerekmediğini yazarım buraya.

Ya geri zekalı insanlar size ne kötülük yaptım acaba? Birinizi asosyalliğinin içinden çıkarıp arkadaşlarımın arasına soktum, stajı için hocayla görüştüm ya. Kendi gitme ihtimalim düşük olduğu halde daha hiç tanımadan, hiçbir çıkar sağlamayacağım halde tutup kolundan hocanın odasına götürdüm. Derdini ne zaman anlatmak istese işimi gücümü bırakıp dinledim. Ders çalıştırdım. Nereye çağırılsam yalnız kalmasın diye onu da yanımda götürdüm. Eski sevgilisi yazıp yeni sevgilisindn bahsedince panjurları kapatıp yatağına gömülecek kadar zayıf psikolojisi olduğu için ben kaldırdım yatağından, dışarı ben çıkardım. Gece beşte telefonda buz gibi soğumama rağmen derdini dinleyip bakalabileceği yeni bi pencere sundum (ama o dert meselesi bile yalnız kalmamak için yaşan olabilir azıcık bile güvenim kalmadı) Bunları bir kez bile gözüne sokmadım. Bunları yaparken birazcık bile çıkar gözettiysem ne olayım. Sırf içimden geldiği için yaptım. Sonra bunları yaptığım insanın resssmen maskeyle dolaştığını görünce göt gibi kaldım öyle. Arkadaşı sırf benimle ego savaşlarına girdiği için kendisine beni aramamasını söyledi diye aramıyor. Bunun hesabını sorup cevabını almadan ben bu insanın yüzüne gülüp de tek kelime dahi edemem. insan iyilik yapınca karşılığını mı bekliyor yoksa karşılığında en azından bi değer mi bekliyor yoksa sadece ve sadece iyiliği karşısında haketmediği kötülüğü mü beklemiyor bilemiyorum ama ben çok dert ettim bu durumu. Hadi bana iyiliğin dokunmadı git bari başkalarına, kendine iyilik yap. iyi bir insan ya tek istediğim.

Peki öteki? Buna beni aramasını söyleyen? O da ayrı bir mal ötesi mal. insan bu kadar mı aşağılık kompleksli salak olur?

Bi de bu geri zekalılar birbirlerinin her mallığını her boktan hareketini her kıytırık fikrini pohpohluyor ya deli oluyorum. Siktirip gidin artık ya hayatımdan. Böyle insanları ne düzeltmeye çalışacaksın ne kendilerinden en ufacık bi beklentin olacak ne de affedeceksin. Hayatıma almamayı uzakta tutmaya bana zarar verebilecekleri çizgilerden çıkarmayı öğrenmem lazım. Bu benim hayatım, evim gibi. Kendi evimde misafir gibi yaşamak mallıktan başka bi şey değil. Ben bunların açıklamalarını bile dinlemicem. Ama bana bu yaptıklarının hata oldığunu tekrar yapamayacaklarını o iğrenç kıvrımsız beyinlerine sokacaklar. Ne kadar uyanıksınız ya salaklar.

Yaaaaa hayatımda duyduğun en muhteşem tespit. Yok vallahi ironi yapmıyorum. tam böyle o geri zekalıların küçücük boktan çıkarları uğruna yaptıkları uyanıklıklar yok mu öfff tiksiniyorum sizden ya. Hepinizi bi odaya kapatsak da boktan çıkarlarınız için birbirinizi yeseniz.

Aaa ben de uyanıklığı fenalık diye algıladım. Öyle olmaması kötü olmuş ama bok gibi bi genelleme.

Iyyy ne kadar geri zekalılar var. sen sokakta bir kap mama verilen ve tüm yaşam alanı elinden alınmış, binalar arasında yaşamaya mahkum bir hayvanı kıskanacak kadar mı malsın ya? Yediği bir kap mamayla gerçekten afrikadaki açlık mı son bulacak? Şunu ciddi ciddi düşünen gidip assın kendini. Çünkü ne aç olan milletin ne köpeklerin ne de dünyadaki hiçbir şeyin iyi yönde gelişim göstermesine gram katkı gösteremez bu bakış açısıyla. Vay be nasıl kafalar var.

Noluyo ya başlık ilişki tavsiyeleriyle dolmuş. Üniversite arkadaşlardan ibaret değil. Benim gibi şimdi hayatımın en iyi arkadaşlarını bulmaya gidiyorum evet geldim, ilk tanıştığım on kişiyle aynı müzikleri dinliyoruz, film-dizi zevklerimiz aynı, hep aynı tür kitapları okumuşuz yaaaaa diye delirmeyin. Çünkü ilk birkaç gün göremediğiniz boktan karakterleri gözünüze batacak ve kurtulmak isteyecekseniz. Herkese merhaba diyip kimseyle çok samimi olmamakta fayda var. Arkadaşlar kümesinin eşiğinde kalın arada girip takılıp çıkın. Dinlemeyip tecrübe etmek daha güzel bir seçenek aslında deneyin bi ya. Sonuçta üniversite gerçekten de birçok şeyi denemek ve yanılmak için ayrılmış iyi bir süreç. Mümkün olduğunca sınıftan, bölümden özellikle birlikte staj filan yapmak durumunda olduğunuz kişilerle sevgili vb ilişkiler içinde olmayın tabii hayatınızın aşkı olduğuna inanmıyorsanız diyerek arkadaşlar mevzusunu kapatıp esas meselelere geçiyorum.

Daha ilk günden sorgulayın niye burada olduğunuzu. Ertelerseniz mezun olana kadar gider o. Bölümü seviyor ve gelecekte mezun olduğunuz bölümün verdiği unvanla bi mesleğe sahip olmak niyetindeyseniz (umarım öylesinizdir) direkt neler yapabileceğinizi araştırın derim. Oturup nelerinizin eksik olduğunu düşünün. Dilinizi geliştirmek için kocaman dört yılınız var. ingilizceniz varsa da bölümle ilgili başka bir dil öğrenmek için çoook zamanınız var. Mezun olduktan sonra cv’nize ne ekleyebileceğinizi hocalarla konuşun. Bölüme dair aklınıza takılan her şeyi önce üst sınıftan arkadaşlara ( bu açıdan alttan ders alanlarla arkadaşlık kurmak iyi olur) tatmin olmadığınız zaman da hocalara kesin sorun. Gidip hocalarla uzun uzun sohbet etme hakkınız var ve bu hakkınızı deli gibi kullanın. Bölümünüz hakkındaki güncel haberleri takip edin. Not delisi olmayın. Çünkü olmaya çalışanların bütün hayatı not oluyor. Bırak ya birkaç seneye saçma sapan bir yök dersinden aldığın puanın hiçbi önemi olmayacak. E ama salma dersleri de yüksek lisans için ortalamanın faydası olacak.

Son olarak özellikle ilk senenin deneme yanılma hakkını sonuna kadar kullanacağınız bir sene olduğunu unutmayın. O sene bittiğinde pişman olduklarını tekrar tekrar yapmayacak kadar kafanız da oluversin.

Depresif psikolog: psikolog

Kolay oldu.

Hiç bilemiyorum yaşamadım. Yaşamaya da niyetim yoktu ama herkes bi kere yaşasa güzel olur. Kişiyi eğiteceğine inanıyorum kendisinin. Bikaç sene içinde (henüz olmayayım ama derslerim filan var gencim üstelik) olursam sevincem artık. Üffff uykum geldi ve birkaç gün için gayesiz yaşamak beni yordu. Kendime iş edinsem hemen şahane olacak.

Bu hissi yaşa diye üretilen şeyler vardır ya. Yaşa ki bu hissi konuşma, düşünme diye bir şeyler üretirler. Dondurma mesela ya da daha yaygını sigara. Sigara iç de zevk al. Bu zevki almak için çalış mesela. Bir şey seni sinirlendirince, üzünce, mutlu edince sigara yak bi tane. Herhangi insani bir hissiyata kapılında sigara iç ki hislerinden para kazanılsın. Öyle bedavadan bir şeyler hissetme. Acaba en son ne hissederken birilerine para kazandırmadık? Hissetmek yahu hissetmek diyorum. Dünyanın en kişisel şeyi olmalı. En özgür olduğun yer kendindir. Öyle midir acaba? Sorguluyor musun şu anda bir şeyleri? E sigarayla birlikte yapsana. Dertli misin? Rakı koy. iş bütün vaktini aldığı için etkinliklere gidemiyor musun? Çay demle evde. Karşılığında para ödeyebildiğin şeylerle birlikte bir şeyler hissedersen dünya da dönmeye devam eder. Dünya dönmeye devam etsin diye de belirli bir çerçevede kalırsan iyi olur. Çıkıntılık yapma yani tamam? Sorun değil ya zevk verecek şeyler üretildi zaten. Sigara, çay, kola, lunapark, arkadaşlarla akşam bi cafede oturmak, müzik dinlemek, aşık olduğun mesleğini icra etmek... böyle şeylerden birini ya da birkaçını yapmayı sev. Onlarla oyalan ondan sonra da öl.

Henüz yaşanmayan his. Kesinlikle bu. Yani kimsenin yaşayamadığı his demiyorum. Kendimizin yaşayamadığı, başkasının yaşadığı his. Tabii bu hissin güzel olma nedeni henüz yaşamamış olmandır. Yaşayınca göreceksin ki bombok bi hismiş. Zaten bizi yaşatan şey de hep bi fazlasını istemek değil mi?

Aslında düşündüm de hiçbir beklentinin olmaması olabilir. Kaybedecek bir şeyin olmayacak. Özgürsün işte oh. Öyle diyorum ama sahip oldukalarımı kaybetmeyi hiç istemiyorum tabii ki.

En güzel his bulunmaz hint kumaşı gibi heralde.

Kafalar bayağı karışık sanki ya? Yatsak da uyusak mı acaba?

“Umut” mu acaba?

Pandora merakına yenik düşüp kutuyu açmıştı ve dünyaya kötülükler musallat olmuştu. Ancak kötü bir şey yaptığını fark eden Pandora kutuyu hemen geri kapatmıştı. Kutuyu hemen geri kapattığı için kötü bir şey olmayacağına inanmıştı ve bu duyguya “umut” deniyordu. insanlık bu kötülüklerle başa çıkmak için umudu kullanıyordu. Peki ama kötülüklerin belki de dünyayı sarmadığını düşünmek onlarla baş etme yöntemi olabilir miydi? Belki de dünyayı kötülüklerin sarmadığına inanmak insanlığa verilen en büyük cezaydı ama başka da bir çare yoktu ki. Kutu artık açılmıştı ve dünyayı kötülükler sarmıştı. Umut etmek dışında ne yapabilirsin ki?

iki yüzlü olmayan bir siyasetçi söz konusu mu ya?

Zaten insan ilişkileri hep sorunlu olan bi insan olan benim son zamanlarda yine insanlar konusunda kafam karışıkken öyle şak diye karşıma çıkıp yine ve yine insan ilişkileri konusunda iyice karman çorman hale getirmekle kalmayıp türkçeyi de an itibariyle katletmeme sebep olan dizi.

Fekat güzel dizi. Merve karakterini canlandıran oyuncu iyi. O hiç düşünmeden konuşuyormuş taklidini çok iyi yapan karakteri canlandırmak zordur be. Müthiş gerçekçi. Diziyi öteki dizilerden ayıran özelliği gerçekçiliği dediğim anda saçma sapan her karakteri birbirine aşık etme durumları söz konusu oluyor bkz. Enver’le arzu. Yaaaa bi karakterin de aşk hayatına dair bi şey bilmeyelim. Mesela o polis kızın komiserine arada aşk dolu bakışının hikayeye katkısı ne? Tabii şimdi bu konuda kimi suçlayabilirsin ki dizi sonuçta iki saat sürüyor. Araya böyle gereksiz şeyler koyup dolduracaklar.

Ya ben karakterlerin üzerine düşünüldüğüne inanıyorum. Mesela her karakter lisede nasılsa o değil. Başlarına gelen olaylar karakterleri şekillendirmiş. Mesela merve’nin belli ki çok bi derdi yok. Bu zamana kadar hep bulunduğu küçük çevrede gözdeliğe oynamış ve bu konuda profesyonelleştiği için onun taktikleriyle onu yenemeyeceğini anlayacak kadar zeki oya var. Oya intikam alamayacak kadar iyi biri olmuş ama tüm iyiliğine karşılık aldığı şey hep kötülük olduğu için ne yapacağını bilemez halde ama üzerine kafa yoruyor da arzu öyle mi ama değil. O yormuyor kafa. Yorsa da anlayamaz ama yormaya vakti yok. Arzu tam insanların kötülük yapabileceği ve yaptırabileceği derecede saf bi insan. Yani saf demeyelim de bu konuda yeteneği yok gibi. O da biliyor ki arkadaşlarında bi bokluk var ama kötü olduğuna kendini inandırmak istemiyor. Pelin’i geç. O kadar basic ki. Her şeyi cadalozlukla yaptırmaya çalışan insan tipi bi de üstüne salak ıyyy. Basit böyle. Oya kocamı kapalıbilir o zaman oya evlensin mantığında bi insan işte. Edip de pelinin tam aksine karman çorman bi karakter. E haklı olarak karman çorman. Belli ki iftira atıldığında düzenini kurmuş evli bi insanmış. Bu iftira oya gibi bi kıza atılınca oya tabii ki cesurlaşacak, ben iyiyim onlar kötü, e iyi oldum da noldu, e ama ben de kötü olamıyorum ki modunda bi insan olacaksa edip de tam olgun bi insanken böyle bi iftira karşısında çaresiz kalıp daha da olgunlaşacak bi karakter. Kendi hayatı alt üst olurken ergen gibi “üf neden hep benim başıma geliyo yaaa” demeyip kendiyle birlikte bi hiç uğruna genç, iyi bi kızın hayatının alt üst oluşunu iyice anlayıp, çok da güzel empati kurabilecek bi karakter. Eee bi kişiye bu kadar acımak, ona o kadar üzülmek ve bunun yanı sıra iyi bir insan olduğunu bilmek o kişiyi resmen sevdiriiiiir. Sevdirmeze sorun vardır zaten. O yüzen edip’in aşık olması gereksiz bi herkesin baş karaktere aşık olması detayı değil bence. Taylan da aynı şekilde. Ama serhan’la arasında olan şey olayı iyice dizileştirmiş.

Olayın cinayete bağlanışını merak ediyorum ben. Ve bence kadınların dördü de öldü.

Yok alma survivor okuyanı al. Ya da salla kimseyi ciddiye alma. Wattpad’de yazan manyakları al, onlar sonumuzu getirebilirler. Vampir melez karanlık mafyanın hizmetçisi ıyyyyy. içim bi tuhaf oldu. Kitap yakmak istetiyor insana.

Mutfaktan gelen tıkırlarla birlikte bi youtube videosuna ait olduğunu düşündüğüm mırıltı, vızzzzz diye de buzdolabı sesi. Yaşlandı.